17 Nisan 2011 Pazar

Barnabeu'da Bir Classico


22:00 da maç önü, haftalarca aslında derbiyle uzaktan yakından alakası olmayan bir ülkede bile 1 hafta boyunca gösterilen Barnebeu derbileri ve Barcelona'nın meşhur 5-0 lık maçını insanların gözüne defalarca sokmak. Futbolu hiç bilmeyen adam bile bu hafta ntvspor'da takılsaydı ulan Mcmanaman'da ne topçuydu diyecek kapasiteye erişirdi. Reina'yı yarın öbürgün Liverpool'da görse, ulan bu adam 2001 sezonunda Madrid taraftarından dayak yiyen genç kaleci değil mi diyebilirdi. Bunu izlemeyen futbol adamı da sus ki adam sansınlar kuralından yola çıkarak o adamı futbol üstadı sanabilirdi. Bu işin medya kısmı ve sadece Türkiye tarafı. Şimdi gelelim Türkiyede ki ikinci tarafa. Otto Rehagel'in Yunanistanı anti-futbol oynuyordu evet. Ama bu anti futbolu sadece Brezilya'ya oynamıyordu. Surinam, Libya, Lübnan, Umman da çıksa bu adamın karşısına aynı futbolu oynuyordu ve işte buna anti-futbol deniyor. Real Madrid günün birinde çıkıp kendi sahasında Sporting Gijon'a karşı böyle oynarsa o zaman deriz ki bu adam anti futbol. Bu taktik ise tamamen Barcelonaya uygulanabilecek bir taktik, başka türlü puan alamıyorsun zaten ne takımlar gördük ki Mourinho kendini de gördü. Bu taktiği de becebilen dünya üzerinde tek adam Mourinho, bide football manager'da benim Fırat diye bir arkadaşım Galatasarayla yaptı. Bende şampiyonlar ligi finalinde Fenerle yendim,Anıl var arkadaşım oda dağıttı falan filan. Kısacası işi ancak sanalda çözersin ya da Mourinho olmak şart. İlk maçtan sonra Mourinho, bu Real Madrid'deki ön liberolardan bir bok olmayacağını anladı ki, önce yavaş yavaş böyle kimsenin izlemediği İspanya Kupası maçlarında, daha sonradan belirgin şekilde lig maçlarında Pepe'yi ön libero olarak oynattı, çünkü ona bir sonra ki Barcelona maçında bir Cambiasso lazımdı ki Khedira bir Cambiasso değil, ama Pepe fazlasını yapabilecek kapasitede sert ve acımasız! Maça böyle başlaması akıllıca. İlk 60 dakika tut takımı geride %99 topla oynasın barcelona, bizimde oynacak süremiz kalır zaten mantığı. Tuttu mu. Albiol'un kartına kadar herşey çok iyi gidiyordu. Albiol, bize rakip takımda futbolcuya abi dur gitme gözünü seviyimi nasıl fiziksel olarak anlatabilirisini öğretti. Sayesinde Barcelona penaltı kazandı. Messi, Mourinho'ya ilk golünü attı. Sonra içimden geçen şu idi dedim ki eğer Mesut'u alırsa ve yerine orta sahanın şemasını değiştirirse bu maç, dünya üzerinde ikinci yarıda en çok gol yiyen takımı Real Madrid yapar. Ama Mourinho gene doğruyu yaptı, Benzema'yı çıkardı, aldı yerine Mesut'u. Ve ben ondan sonra gerçekten ilk defa Barcelona'ya karşı, üstelik 10 kişi bu kadar atak yapabilen bir takım gördüm. He şu anlaşılmasın sakın, atak sayısı 4 ya da bilemedin 5, ama ciddi 4-5. Barcelona'nın da bu süre zarfında havadan ara pas konusunda en usta ayakları tam 3 tane nokta pas attılar ama beceremedi Barçalı forvetler. Sonrasında gelen penaltı ve ardından maçın 1-1 olması falan filan derken 4'lü serinin bir tanesini geride bıraktık. Bize bu derbiden kalanlar ise, Pepe çok net kesici oynar ama kart konusunda acımasız bir hakem karşısında dakika 2 de takımı 10 kişi bırakabilir. Mourinho, bir şekilde Barcelonayı durdurabilir. Bu maç aslında nötr gibi gözükse de Real Madrid'in işine yaradı psikolojik olarak. Umarım bu bir rahatlama yaratmaz. Barcelona sertlik konusunda bence Mascherano'yu devreye sokmalı çünkü başka böyle asarım keserim futbolcusu yok. Pique lafta, Puyol ise kaptan ona yakışmaz. Mesut çok kaliteli futbolcu, Guardiola'nın belkide transferinden vazgeçerek Barcelona kariyerinde yaptığı tek hata. Şimdi yol Valencia yolu, Mestella çok daha zevkli geçecek. Kendinize iyi bakın o maçı kaçırmayın.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder